sürdürülebilir balıkçılık nedir?

Okyanuslar, denizler, nehirler ve göller insan beslenmesinde de ekosistemde de büyük bir öneme sahip. Diğer yandan pek çok kültürde bereketin sembolü olan balıklar ve deniz ürünleri için gelecek kaygı dolu. Aşırı avlanma ve yanlış avlanma, balık çeşitliliğini de devamlılığını da olumsuz etkiliyor. İnsanın kendi balığını üretme çabası ise sera gazı salımıyla sonuçlanıyor. Burada çözüm olarak ise sürdürülebilir balıkçılık karşımıza çıkıyor.

Endüstriyel Balıkçılığın Yükselişi

Balıkçılık, eski dönemlerden beri hem beslenme ihtiyacını karşılıyor hem de geçim kaynağı olarak tercih ediliyor. Balıkçılığın bir sanayi halini alması dünyada 18. yüzyıla uzanıyor. Teknolojinin gelişmesi, balıkçılık endüstrisinin hızla yükselmesine imkan verirken, bu yükseliş ekosisteme büyük hasarlar verdi.

Deniz ve okyanus balıkçılığı uygulanan yanlış yöntemler yüzünden sürdürülebilirliğini kaybediyor. Denetimsiz avlanma ve yerel kontrollerin yetersizliği, aşırı avlanmayı beraberinde getiriyor. Halbuki balıkçılığın geleceği için limitlerin olması şart. Balık popülasyonları sadece yanlış avlanma kurbanı değil, iklim değişikliğinin sebep olduğu buzul erimeleri de balık türlerine ve habitatlarına zarar veriyor.

Balık endüstrisine Türkiye özelinde bakarsak durum dünya genelinden farklı değil. Lüfer, İstanbul Boğazı’nda en çok bulunan balıklar arasındayken, son dönemde nesli tükenmekte olan balıklar listesinde yer alıyor. 50 yıldır balıkçılık yapan İlyas Torlak, “Önceden pamuk ipliğinden ağlar vardı. Denizi lüfer götürürdü, babalarımız lüfere ağ atamazdı. Neden biliyor musun? Ağı parçalıyor diye” cümlesiyle o zamanki lüfer boyutlarına ve çokluğuna vurgu yapıyor. 1980 sonrasında endüstriyel balıkçılık arttı ve saldırgan bir avlanma politikası izlendi. Lüfer yataklarına girildi, yaşam alanları tahrip edildi. 1982 yılında, 32 bin tonla lüfer avlamada rekor kırıldı. Zaten bu tarihten sonra da lüfer popülasyonu her geçen yıl azaldı.

Türkiye’de ve dünyada denizlerin ve tatlı su kaynaklarının kirletilmesi, bilinçsiz avlanma ve daha pek çok sebeple balık sayısı ve çeşidi azalıyor. Balıkçılık sanayisi büyük bir hızla doğaya zarar veriyor. Bu noktada sürdürülebilir balıkçılık stratejileri ve hamleleri önem kazanıyor.

Sürdürülebilir Balıkçılık

Balıkçılıkta sürdürülebilirlik, balık miktar ve çeşitliliğinin gelecek nesiller için de yeterli seviyede tutulması olarak karşılık buluyor. Dolayısıyla bugün avlanan balık miktarı önemli oluyor. Doğru yöntemler ve belirli kurallar çerçevesinde yapılacak balık avcılığıyla sürdürülebilir balıkçılık mümkün. Sürdürülebilirlik kavramı dahilinde ilgilenilen tek konu balık miktarı değil. Deniz ve okyanusların ekolojik dengesi de gözetilmesi gereken başlıklar arasında yer alıyor.

Balığın sadece ekonomik bir meta olarak görülmesi son derece yanlış. Balık, insanlığın geleceği için bir değer. İnsanlar, protein ihtiyaçlarının %17’sini deniz ürünlerinden karşılıyor. Bu oranın önümüzdeki 30 yıl içinde ortalama 3 katına çıkması bekleniyor. Dolayısıyla balık önümüzdeki yıllar için de besleyici ve sürdürülebilir bir protein alternatifi olarak kullanılacak. Sürdürülebilir gıda geleceği için artan nüfusun olası ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalı. Güvenli gıda kaynaklarına daima ihtiyaç olacak. Bu yüzden balık üretiminde sürdürülebilir kurallar oldukça önemli.

Sürdürülebilir deniz ürünlerini desteklemek için yapılması gerekenler, ekosistem temelli bir yaklaşımla ele alınıyor. Ekosistem merkezli sürdürülebilirlik için doğa gözlemlenmeli. Sürekli değişim içinde olan doğanın üretkenliğini korumak insanların görevi. Tehlike altında olan balık türlerinin gözetilmesi, türlerin devamlılığı için önemli. Dünyaya baktığımızda kuraklık ve kirlilikten kaynaklı olarak da balık türlerinin tehlike altında olduğu görülüyor. Kontrolsüz tarım, maden işletmeleri, hidroelektrik santralleri, şehirleşme ve daha birçok sebepten nehir balıklarının da nesli için endişe ediliyor.

Bireysel olarak sürdürülebilir balıkçılığı destekleyebiliriz. Bunun için yapılabilecek iş, yerel balıkçılardan alışveriş yapmak. Özellikle denize kıyısı olan bölgelerde yaşayanların yerel balıkçılara ulaşması daha kolay. Ancak tüm bölgelerde geçerli olan bir yöntem var, tek bir balıkçınız olsun. Deniz ürünleri satan ve güvendiğiniz bir balıkçıdan alışveriş yaparak güvenli gıda tüketebilirsiniz. İthal ürünlerin nakliyeleri, depolama koşulları ve daha birçok faktör sürdürülebilirliğin önüne geçiyor. Bunun yanı sıra nakliye ve depolama için harcanan enerji, karbon emisyonlarına sebep oluyor. Balık alırken özellikle boyutuna dikkat etmek gerekiyor. Balığın avlanabilmesi için olgunluk boyunu geçmesi gerekiyor. Aksi durumda yavru balıklar üreyemeden avlanıyor. Yavru balıkların avlanmasının uzun vadeli olumsuz etkileri oluyor.

Türkiye’de Sürdürülebilir Balıkçılık

Türkiye coğrafi avantajını, balıkçılık alanında verimli şekilde değerlendiremiyor. Ekonomide su ürünleri yeterli seviyeye ulaşamıyor. Bununla birlikte ülke genelinde yaklaşık 100.000 aile geçimini balıkçılıkla sağlamakta. Balıkçılıkta Karadeniz bölgesi büyük bir farkla ilk sırada yer alırken onu Ege ve Marmara denizleri takip ediyor. Karadeniz’de balık oranının fazla olmasında akarsuların taşıdığı yüksek miktardaki planktonların etkisi büyük. Deniz balıkçılığının %76’sı Karadeniz’de yetişen balıklar üzerinden gerçekleştiriliyor. Ülkemizde balıkçılık olması hedeflenenden çok uzak. Türkiye’de balıkçılık neden gelişmiyor sorusunun birden çok yanıtı var.

1. Deniz kirliliği, balık türlerinin azalmasındaki en etkili faktörlerin başında geliyor.
2. Işık, trol ve dinamitle yapılan avcılığın denetlenememesi. Bu tür yollarla deniz avcılığı avcılık yasak, ancak denetimler yetersiz kaldığı için kontrolsüz olarak bu yöntemler kullanılıyor.
3. Av yasaklarının çiğnenmesi sonucunda üreme dönemlerindeki balıklar yakalanıyor. Bu da neslin devamlılığını tehlikeye atıyor.
4. Balık yuva ve yatakları bozuluyor.
5. Bir balığın avlanabilmesi için belirli boyutlara ulaşmış olması gerekiyor. Ancak bu kurala uyulmaması, küçük balıkların da olgunluğa erişmeden avlanmasının kapısını açıyor.
6. Avlanma sırasında modern yöntemler kullanılmıyor.
7. Açık deniz balıkçılığının Türkiye’de yeteri kadar gelişmiş olmaması, balıkçılığın genel gelişiminin de önüne geçiyor.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de balık çiftliklerinin sayısı her geçen gün artıyor. Balık çiftlikleri, sualtı ekosistemine zarar veriyor. Özellikle alabalık ve levrek yetiştiriciliği son yıllarda çok arttı. Bunun yanı sıra balık avcılığının oranı yıllık olarak azalıyor. Halbuki sürdürülebilir balıkçılık için bu oranın tam tersi şekilde ilerlemesi gerekiyor. Balık çeşitliliğine ve miktarına zarar veren bu ilerlemenin devlet tarafından denetlenmesi ve ihtiyaç duyulan düzenlemelerin yapılması önemli oluyor.

Balık Stoklarındaki Azalmanın Sebepleri ve Yem Sorunu

Türkiye’deki balıkçılık faaliyetlerinin sistemli ilerleyememesi ve bilinçsiz avlanma sebebiyle balık miktarının hızla azaldığı gözlemleniyor. Balıkçı tezgahlarında eskiye oranla hem balık çeşitleri hem de sayısı az. Bununla birlikte balık fiyatlarının artışı, tüketicilerin beslenmelerinde balığa yeterli oranda yer verememesine sebep oluyor.

Sürdürülebilir olmayan yöntemler sebebiyle balıkların üremesine fırsat verilmiyor. Bununla birlikte kıyılardaki yoğun yapılaşma, fabrika ve tesisler kirliliğe sebep oluyor. İklim değişikliğinin sonuçlarından olan suların ısınması balık türlerini uzaklaştırıyor. Deniz kirliliği de eklendiğinde balık nüfusunda hızlı bir düşüş yaşanıyor. Dolayısıyla balık stoklarında da azalma oluyor. Tarım ve Orman Bakanlığı zaman zaman av yasağı getirmek zorunda kalıyor. Çünkü özellikle Karadeniz bölgesinde avlanan hamsilerin boyları, önceden belirlenmiş olan kriterlere uymuyor. Balıkçıların bilinçsiz avlanmaları neticesinde, Marmara Denizi’nde lüfer bulmak zorlaştı. Uygulanan yanlış yöntemler terk edilmezse, hamsinin de nesli tehlikeye girecek.

Balık çeşitlerinin geleceğe taşınabilmesi için balık yemlerinin de korunması gerekiyor. Çupra ve levrek üretimi için kullanılan yemlerde yine balıklar kullanılıyor. Un haline getirilen balıklar farklı içeriklerle karıştırılarak, çiftlik balıkları besleniyor. Az miktarda balık üretmek için çok sayıda balığın kullanılıyor olması, ortaya ironik bir tablo çıkarıyor. Doğru ve modern avlanma metotlarıyla hem deniz balığı yiyebilir hem de türleri gelecek nesillere aktarabiliriz.